Ana sayfa Haber ÇEVRECİ GAZETECİLER İSTANBUL’DA

ÇEVRECİ GAZETECİLER İSTANBUL’DA

68
0
PAYLAŞ

ÇEVRECİ GAZETECİLER İSTANBUL’DA

‘WWF-TÜRKİYE’ ANADOLU’DA YEREL VE YAYGIN MEDYA TEMSİLCİLERİNİ BİR ARAYA GETİRDİ

İSTANBUL- Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) ‘ Çevresel Etki Değerlendirmesi(ÇED) Okuryazarlığı Atölye Çalışması’ konulu bir bilgilendirme toplantısı düzenledi.

Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF Türkiye) basın mensuplarına yönelik ilk kez düzenlenen “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Okuryazarlığı” atölyesinde İstanbul ve çevre illerden gazeteciler, medya kuruluşu temsilcilerini bir araya getirdi.

İstanbul Şişli Radisson Blu Otel Toplantı Salonun da Anadolu da hizmet veren yerel ve yaygın medya kuruluşu temsilcilerin de katılımı ile gerçekleşen ÇED Okuryazarlığı Atölye Çalışması’ na WWF-Türkiye üyesi Aslı Gemici, Gül Türün, Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı ( TEMA) üyesi Av. Ömer Aykul, Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan ve Birgün Gazetesi’nden Özgür Gürbüz konuşmacı olarak katıldı.

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Okuryazarlığı bilgilendirme toplantısı açılışın da bir açıklama yapan  Gül Türün, Doğal Hayatı Koruma Vakfı olarak, Avrupa Birliği’nin finansal desteğiyle Türkiye de ve Balkanlardaki beş ülkede Çevresel Etki Değerlendirmesi(ÇED) ve Stratejik Çevresel Değerlendirme (SÇD) süreçlerini yakından takip eden bir proje yürüttüklerini, Çevreye Uyumlu Sosyo-Ekonomik Kalkınma için Sivil Tolum Hareketi (CO-SEED) başlıklı proje, sivil tolumun kapasitesinin güçlendirilmesi ve ilgili yasal çerçevenin geliştirilmesinin yanı sıra basının süreçlere yönelik ilgi ve farkındalığını artırmayı amaçlandığını ifade etti.

‘ ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ (ÇED) OKURYAZARLIĞI ATÖLYE ÇALIŞMASIN’NDAN İZLENİMLER’

“Çevre ile ilgili davalarda bilirkişi ücretleri 20 bin TL’ye yükseldi”

Atölye Türkiye’de Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) ve Stratejik Çevresel Değerlendirme’nin (SÇD) hukuki temelleri, uygulamaları, sorunları ve çözüm önerileri başlığı altında başladı. Türkiye’de mahkemelerin kararlarına uyuluyor olsa da yönetmeliğin değişebileceğini söyleyen Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı ( TEMA) üyesi Avukat Ömer Aykul, çevre ile ilgili davalarda bilirkişi ücretlerinin 20 bin TL çıktığını, bakanlık ya da valilikler tarafından hazırlanan muafiyet yazılarının hiçbir zaman avukatlara ulaşmadığını söyledi. Aykul, gazetecilerin 1993 yılında hayatımıza giren ÇED raporunu okurken projenin tanımına, amacına ve teknik olmayan özetine dikkat etmeleri gerektiğine dikkat çekti.

“ÇED ticari faaliyetinin”, ekosistem aleyhine olduğunun, bölge kültürünün korumadığının ve ÇED’in havza esaslı yapılmamasının ÇED hukukunun önemli temel sorunları arasında bulunduğunu anlatan Av. Ömer Aykul, ÇED’deki en kritik noktalardan olan; zamansal kümülatiflik, mekansal kümülatiflik ve etkisel kümülatifliğin önemine atıfta bulundu. Aykul, ÇED çalışmasında bölge üniversitelerindeki akademisyenler görüş alınması ve sürece akademik bir gözlem için üniversiteden bir gözetmen dahil edilmesi, Parçacıl ÇED çalışmasına izin verilmemesi, Sağlık, sosyal, kültürel etki değerlendirilmeleri yapılması, yönetmelik metnine eklenmesi, ÇED raporunun şirketler yerine şahıs firmalarına yaptırılarak eksik bir bilgi halinde yasaklama yapılabilmesi, Sürdürülebilir kalkınma değil sürdürülebilir yaşam destekli olması gerektiği hususuna işaret etti.

“Çevre hukukunu bilmeyen bazı hakim ve savcılar eğitilmeli”

Atölye konuşmacılarından ikinci isim ise Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan’da, Derneğin Bahçedere Altın Maden Projesi’ne karşı yürütülen mücadeleyle başlayan serüveninden günümüze kadar takip ettiği projeler ve mücadeleler hakkında sunum yapan Doğan, Kazdağı ve yöresinde sivil toplum kuruluşların (STK) savunuculuk kapasitelerinin geliştirilmesi kapsamında projeler yürüttüklerini ifade etti.

Valiliklerin “ÇED gerekli değildir” kararlarına yönelik düzenlenmelere karşı davalar açıldığını aktaran Doğan, avukatlık ücretleri çok yüksek olduğu için savunuculuk hakkının süren davalarda kullanılamadığını söyledi. Doğan, sahada karşılaştıkları sorunları ve dikkat edilmesi gereken noktaları ise şu şekilde sıraladı:

*Halkın katılımı toplantılarında video ve ses kaydı yapılamadığı için toplantı sonunda hazırlanan tutanakların kamuoyuna açık olması, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın web sayfasında yayınlanması

*Herhangi bir sebeple yapılmayan Halkın Katılım Toplantıları ÇED raporunda yapılmış gibi gösterilmesi (Örnek olarak Kısacık Altın Madeni projesi incelenebilir)

*Anayasamızdaki 36. maddeye göre halkın bilgi edinme hakkı çerçevesinde tutanaklar istendiğinde kesinlikle paylaşılması

*Başta olumsuz olan kurum görüşleri ileride olumlu dönüş olarak değişebiliyor. Bu kırılma noktasının yakalanması

*İnceleme Değerlendirme Toplantısı (İDK) öncesi BİMER’den yapılabilen itirazların yaygınlaşması

*Bazı hakim ve savcıların çevre hukukunu bilmedikleri için mutlaka eğitilmesi

Basına “olayın magazin boyutu öne çıkarılıyor” eleştirisi

Medyanın bilimsel olarak ÇED ile ilgilenmediğini ancak Halkın Katılım Toplantıları’nda jandarmanın da araya girmesiyle çıkan olayların gündeme geldiğini aktaran Doğan, çevre ile ilgili haberlerin okunması için olayların popülerleştirerek magazin boyutuyla öne çıkarıldığı eleştirisinde bulundu ve bundan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

Doğan’ın eleştirisi medya mensupları ve STK’lar arasındaki görüş farkını da bu sayede ortaya koydu. İnternet haberciliği, yazılı basın (gazete/dergi) ve televizyon haberciliği arasındaki farklılıklar tartışıldı.

Basın mensupları Türkiye’deki haber okuma alışkanlıkları göz önünde bulundurulduğunda okuyucunun dikkatini çekmenin yolunun haberin o mecranın kendine özgü dinamikleri içinde (internet, televizyon ya da gazete) verilmesi gerektiği görüşünü savundu. İçinde bulunduğumuz bilgi çağında ve yoğun haber bombardımanı altındayken ana akım medyada çevre haberlerinin çok yer almamasının dezavantajını yaşarken, okuyucunun dikkatini habere çekmenin birincil öncelik olduğu konusunda fikir birliği oluştu.

“ÇED raporları 30 günlük süre dolmadan kamu erişiminden kaldırılıyor”

Atölyenin ikinci bölümünde “Basında ÇED süreçleri”, “Sivil Toplum ve Medya İlişkileri” konusuna değinen Birgün gazetesinden Özgür Gürbüz, çevre suçlarını “görünür (ağaçların kesilmesi, HES’ler) ve görünür olmayan (kava kirliliği, radyasyon) ” olarak ikiye ayırarak sunumuna başladı. Termik santral emisyonlarının gizlendiğini ve şeffaf bir süreç işlemediğini anlatan Gürbüz, tüm illerdeki ÇED raporlarına Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim sitesindeki ÇED duyurularından ulaşılabildiğini ancak ÇED firmalarının bakanlıklara yaptıkları baskılar nedeniyle normalde 30 gün sonra raporların kaldırılması gerekirken 30 günü tamamlamadan önce raporların siteden kaldırıldığını söyledi.

Gürbüz, eğer bir ÇED raporuna mutlaka ulaşmamız gerekiyorsa, bakanlığa yazılı başvuruda bulunulmasının sonuç vermediğini, basın müşavirlikleri üzerinden rapora ulaşılmasının denenebileceğini aktardı.

Gazeteci Gürbüz, ÇED raporuyla ilgili haber üretirken değerlendirilebilecek püf noktalarını ise şöyle sıraladı:

*Her gün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı web sitesinden paylaşılan dosyaları arşivlenmesi

*Belediye meclislerinin takip edilmesi

*Ziraat, Jeofizik, Çevre Mühendisleri Odası’ndan ÇED raporlarıyla ilgili görüş alınması

*Yerel üniversitelerde teknik bilgisi olan akademisyenlerden destek alınması

*TEMA, Doğal Hayatı Koruma Vakfı ya da Doğa Derneği gibi uzmanlıkları olan yerlerle iletişime geçilmesi

Atölyede son sunumu ise WWF Türkiye ekibinden Proje Koordinatörü Aslı Gemici gerçekleştirdi. CO-SEED projesini anlatan Gemici, dünyanın farklı ülkelerinde halkın katılımının çevresel karar alma süreçlerini nasıl etkilediği ile ilgili bilgi verdi.

Atölye çalışması Türkiye medyasından çıkan çevre haberleriyle ilgili örneklerin değerlendirilmesiyle son buldu.

Daha sonra basın mensupları iki çevre vakasını haberleştirmek için nasıl bir yol haritası çizdiklerini iki gruba ayrılarak uygulamalı olarak aktardı.

Bu atölye çalışmasında ne öğrendik?

İlk olarak projelere ve ÇED raporlarına nereden ulaşabileceğimizi, ulaşamazsak hangi alternatif yolları deneyebileceğimizi,

Haberci olarak ÇED raporlarını okurken hangi açıklamalara dikkat etmemiz gerektiğini ve içinden ne gibi sorular çıkarabileceğimizi,

Çevre haberi yaparken kimlerden, hangi kurum ve kuruluşlardan görüş/bilgi alabileceğimizi, bilgileri nerelerden teyit ettirebileceğimizi,

STK’ların kendi hazırlayacakları basın bültenleri ile basın mensuplarını konuyla ilgili daha doğru bilgilendirebilmeleri, habercilerle ilişkilerini güçlendirmeleri ve düzenli iletişime geçmeleri gerektiğini,

Yerel basının haber yaparken araştırma konusunda eksik kaldığını, olay yerine gitmeden haber yapıldığını dolayısıyla bu haberlerin eksik bilgiler içerebildiğini,

Çevre haberleri üreten basın mensuplarının birbirleriyle olan iletişimine katkıda bulunacak, belli aralıklarla kendilerini bu tür bilgilendirme toplantılarıyla yeni gelişmeler ve süreçlerle ilgili güncel bilgi paylaşımı sağlanmasına ihtiyaç olduğunu,

STK’lar için bir savunuculuk okulunun açılmasının faydalı olacağı görüşlerine yer verildi.

06 EKİM 2017-İSTANBUL

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here